Ders İşleniş Önerileri: 

“Joko’nun Doğum Günü” oyununun giriş bölümünün tahtada canlandırılması ve anlama yorumlama sorularının sınıfça çözümlenmesi. 

Ders başlangıcı: Tahtaya “absürt” kelimesi yazılır ve izleyicilerin aklına gelen ifadeler beyin fırtınası ve çağrışım metoduyla ifadenin etrafına yazılır. 

Öğretmen öğrencilere absürt tiyatro hakkında akademik bilgilendirme sunar: 

“İkinci Dünya Savaşı'nı hazırlayan ortam, savaşın öncesi ve sonrası, insan ve değerleri konusunda yeni kuşkulara yol açtı. Adalet, insan haklan, karşılıklı güven, saygı, insan sevgisi gibi evrensel değerlerin ancak kitaplarda korunduğu, günlük yaşama geçirilmediği görüldü. Önceki dönemlerde yüceltilen bazı değerlerin ise savaşlara yol açtığı, kıyıcılığı desteklediği, sonuçta eksikli, sakat, en iyi yorumla çocuksu olduğu anlaşıldı. Savaşla birlikte amaç ve amaca yönelik eylem, anlamını yitirmişti. Umudun, amacın, inanan yitirilmiş olduğu bir dünyada yaşamak anlamsızlaşmış, insan, eyleyerek kimliğini adlandırma fırsatından yoksun kalmıştı. Çağımız oyunlarında isteksizliğin, amaçsızlığın, giderek kaygının egemen olduğu bu dünya yansıtıldı. Birbirinden çok farklı biçimlerde ve biçemlerde yazılmış oyunlarda, bu anlamsızlık, bu uyumsuzluk bilinci dile getiriliyordu. Sonradan absürt başlığı altında kümelenen oyunlarda dramatik olan, insanın nedenini ve sonucunu bilmeden eylemek ya da hiç eyleyememek zorunda kalışıydı. Karşılıklı ilişkilerde anlayış, sevgi, hatta iletişim olmayışı, insanın bu durumda kişinin kimliğini adlandıramayışı, kişiliğini geliştiremeyişi, düşündürücü bir durum olarak sergileniyordu. Absürd kümesine giren oyunlarda, beceriksizliğin ve bilgisizliğin nedeni, aslında mantıklı ve düzenli bir sistemin insana kapalı olması değil, dünya düzeninin tümüyle bir karmaşa, bir kaos olmasıydı…

Absürt kümesine giren oyunlarda savaş sonrası kötümserliğinin, Varoluşçu düşüncenin etkisi belirgindi. Ellili ve altmışlı yıllara gelindiğinde ise ortaya yeni bir durum, yeni sorunlar, yeni kaygılar çıktı ve sanata yansıdı. Modem sonrası da diyebileceğimiz son çeyrek yüzyılda medyanın, reklam endüstrisinin, yeni teknolojinin, bilgisayarın, çok uluslu kapitalist sistemin hayatımıza, değerler sistemimize, kültürümüze ve doğal olarak sanata etkisi tartışılmaya başladı. İnsanın, içine düştüğü durumu, bu durumu yaratan nedenleri açıklayamaması, sonucun ne olacağını kestirememesi bir bilgi sorunu olarak kimi oyunların ana temasını oluşturdu. Oyun yazan, önceki geçiş dönemlerinde olduğu gibi, toplumsal değişim sırasında, insanın, toplumdaki yerini, hatta kimliğini tanımakta zorluk çekmesini, ona acı veren yüzeysel gerçeğin ardındakini görememesini ve eylemine istediği gibi yön verememesini dramatik bir durum olarak yeniden ele alıyordu. Yazarlar bu gerçeği bir insanın durumu olarak yansıtadursunlar, toplumbilimciler duruma çağımızın ekonomik kökenli temel sorunu olarak eğildiler ve çeşitli açıklamalara giriştiler.” 

“Absürd tiyatro bir çelişkiler, karşıtlıklar toplamının sahneye yansıtılmasıdır. Oyun kişileri hiçbir yere, dolayısıyla içine fırlatıldıkları ortama ait değillerdir, diyalog biçiminde kurulmuş konuşmalar birbirini karşılamaz ya da neden-sonuç ilişkisiyle ilerlemez, oyun süresi boyunca bütün olup bitenlere rağmen genellikle ve aslında oyunlarda “özetlenebilir” ya da ana hatları çizilebilir bir olay dizisi yoktur, oyunlardaki ilerleyişe rağmen dramatik anlamda bir gelişmeden söz etmek genellikle imkansızdır.”